Ekim Ayında Mantar Çıkar mı? Yağmurun, Toprağın ve İnsan Kalbinin Hikâyesi
Selam dostlar,
Birçoğunuz gibi ben de sonbahar gelince içimde tarif edemediğim bir huzur hissederim. O keskin toprak kokusu, sararan yaprakların hışırtısı, hafif serin rüzgâr… Ve tabii, köydeki çocukluğumdan beri aklımda kalan o heyecan: “Acaba bu yıl mantar çıktı mı?” İşte geçen Ekim, yıllardır unuttuğum bu sorunun peşine düştüm.
Hikâyem biraz doğayla, biraz insanla, biraz da kalple ilgili. Çünkü mantar sadece toprakta değil, anılarda da filizleniyor.
---
1. Yağmurun İlk Günü: Mantar Arayışına Dönüşen Umut
Ekim’in ilk haftasıydı. Sabah pencereyi açtım, yağmur ince ince toprağa düşüyordu. Toprak, uzun bir aradan sonra suya kavuşmuş gibiydi. O an içimden bir ses “Bu hafta mantar çıkar” dedi.
Köyde büyüdüğüm yıllarda, dedem hep derdi:
> “Ekim yağmurları toprağın duasıdır. O yağmurdan sonra mantar da, umut da çıkar.”
Bu söz kulaklarımda çınladı. Telefonu elime aldım, çocukluk arkadaşım Murat’a mesaj attım:
> “Hadi, bu hafta sonu mantara gidelim!”
Murat tam bir erkek mantığıyla, hemen strateji kurmaya başladı:
> “Tamam, cumartesi sabah 7’de çıkarız. Ben GPS’le geçen yılki bölgeleri işaretledim. Nem oranına göre en verimli yer kuzey yamaç olacak.”
Gülümsedim. Benim derdim doğayla buluşmak, onunki mantar bulma operasyonu planlamak. Ama ne olursa olsun, doğaya dönmek için bir bahaneydi işte.
---
2. Yol Arkadaşı: Duyguların Rehberi Zeynep
O sırada sohbeti duyan Zeynep –Murat’ın eşi– hemen araya girdi:
> “Ben de geliyorum! Siz hep stratejiyle gidersiniz ama mantarlar kalbinizi sever, hesap makinenizi değil.”
Zeynep’in bu cümlesi o kadar zarifti ki, bir anda sohbetin havası değişti. Kadınlar, doğaya bizden farklı bakıyor. Biz erkekler rotayı, hava durumunu, pusulayı düşünürken; onlar toprağın duygusunu, ağacın hatırasını hissediyor.
Cumartesi sabahı üçümüz yola çıktık. Murat’ın elinde haritalar, Zeynep’in elinde termosla kahve… Ben ise sadece eski bir sepet taşıyordum — annemin yıllar önce mantar toplarken kullandığı sepet.
---
3. Ormanın Kalbinde: Sessizlikle Gelen Anılar
Ormana vardığımızda her yer ıslaktı. Yağmurdan sonra güneş hafifçe bulutların arasından sızıyor, ağaç gövdelerinden süzülen damlalar ışıkla dans ediyordu. Ayakkabılarımız toprağa battıkça o meşhur sonbahar kokusu yükseliyordu: nemli yaprak, yosun, çam reçinesi…
Bir süre yürüdük, Murat GPS’le konuşur gibi kendi kendine mırıldanıyordu:
> “Sıcaklık 14 derece, nem oranı %92. Mantar çıkma ihtimali yüksek.”
Zeynep ise yanımda yürürken yere eğildi, küçük bir mantar buldu. Kahverengi şapkasını eline aldı, dikkatle inceledi.
> “Baksana,” dedi, “bu sanki bizi beklemiş gibi. Mantar değil bu, toprağın kalp atışı.”
O an sustum. Çünkü gerçekten öyleydi. Toprak, yağmurla birlikte nefes almıştı.
---
4. Mantar Sadece Bitki Değildir: Bir Ruh Halidir
Ormanda mantar aramak, aslında biraz insan aramak gibiydi.
Bazı mantarlar göz önündeydi, bazıları ise yaprakların altına gizlenmişti. Tıpkı insanların duyguları gibi: kimisi açıkta yaşar, kimisi saklar.
Zeynep bir noktada durdu ve dedi ki:
> “İnsan da toprağa benzer. Kurursa, hiçbir şey büyümez. Ama bir damla şefkat, bir yağmur gibi gelir; sonra kalbinde umut mantarları çıkar.”
Murat o sırada bulduğu mantarları sepetine yerleştiriyor, sessizce gülümsüyordu. Belki de içinden, “Zeynep yine felsefeye daldı” diyordu. Ama ben fark ettim: O bile Zeynep’in sözleriyle derinleşmişti.
---
5. Erkek Zihni: Strateji, Harita ve Kontrol
Murat için bu bir görevti.
Her mantarın yerini not alıyor, fotoğraflıyordu.
> “Seneye bu noktaya geliriz, daha çok çıkar.”
Ona göre doğa, bir sistemdi; ölçülür, planlanır, yönetilirdi.
Ve bu bakış aslında kötü değildi — çünkü doğayı ciddiye almak, ona saygı duymak da bir sevgiydi.
Ama Zeynep’in dünyasında doğa, bir sistem değil, bir sohbetti. Her yaprak, her kuş sesi bir anlam taşıyordu.
> “Murat,” dedi gülümseyerek, “bazen haritayı bırak, toprağı dinle. O seni nereye çağırıyorsa oraya git.”
---
6. Akşamüstü: Sepet Dolu, Kalpler Dolu
Güneş batarken elimizdeki sepetler dolmuştu.
Ama asıl dolan şey, ruhumuzdu.
Ormanda geçirdiğimiz o saatler, bize bir kez daha gösterdi ki, Ekim sadece mantar mevsimi değil; yeniden başlama mevsimiydi.
Zeynep son mantarı bulduğunda şöyle dedi:
> “Biliyor musunuz, bu toprakta sadece mantar değil, anılar da büyüyor. Biz bugün hem çocukluğumuzu hem birbirimizi bulduk.”
Yolda dönerken Murat radyoda hava durumunu dinliyordu, “Yarın da yağmur varmış,” dedi.
Zeynep hemen cevap verdi:
> “Ne güzel. Belki yine çıkarız. Belki yine toprak bizi çağırır.”
---
7. Sonbaharın Sessiz Cevabı
Evet dostlar, sorunun cevabına gelirsek:
Ekim ayında mantar çıkar.
Ama sadece ormanda değil; kalbinizde yer varsa, orada da çıkar.
Çünkü yağmurun toprağa dokunuşu, bazen insana da dokunur.
Ve biz o dokunuşu hissedebiliyorsak, mevsim ne olursa olsun, bir şeyler filizlenir.
---
8. Söz Sizde Forumdaşlar
Peki siz hiç Ekim ayında mantara gittiniz mi?
Yağmur sonrası o toprak kokusunu duyunca sizde neler uyanır?
Mantar ararken hiç kaybolup da kendinizi bulduğunuz oldu mu?
Ve sizce doğaya yaklaşımda gerçekten kadınların sezgisel, erkeklerin ise planlı olması bir fark yaratıyor mu?
Yorumlarınızı merak ediyorum dostlar.
Çünkü bu sadece bir mevsim hikâyesi değil — hepimizin içinde yeşeren bir hatıra aslında.
Selam dostlar,
Birçoğunuz gibi ben de sonbahar gelince içimde tarif edemediğim bir huzur hissederim. O keskin toprak kokusu, sararan yaprakların hışırtısı, hafif serin rüzgâr… Ve tabii, köydeki çocukluğumdan beri aklımda kalan o heyecan: “Acaba bu yıl mantar çıktı mı?” İşte geçen Ekim, yıllardır unuttuğum bu sorunun peşine düştüm.
Hikâyem biraz doğayla, biraz insanla, biraz da kalple ilgili. Çünkü mantar sadece toprakta değil, anılarda da filizleniyor.
---
1. Yağmurun İlk Günü: Mantar Arayışına Dönüşen Umut
Ekim’in ilk haftasıydı. Sabah pencereyi açtım, yağmur ince ince toprağa düşüyordu. Toprak, uzun bir aradan sonra suya kavuşmuş gibiydi. O an içimden bir ses “Bu hafta mantar çıkar” dedi.
Köyde büyüdüğüm yıllarda, dedem hep derdi:
> “Ekim yağmurları toprağın duasıdır. O yağmurdan sonra mantar da, umut da çıkar.”
Bu söz kulaklarımda çınladı. Telefonu elime aldım, çocukluk arkadaşım Murat’a mesaj attım:
> “Hadi, bu hafta sonu mantara gidelim!”
Murat tam bir erkek mantığıyla, hemen strateji kurmaya başladı:
> “Tamam, cumartesi sabah 7’de çıkarız. Ben GPS’le geçen yılki bölgeleri işaretledim. Nem oranına göre en verimli yer kuzey yamaç olacak.”
Gülümsedim. Benim derdim doğayla buluşmak, onunki mantar bulma operasyonu planlamak. Ama ne olursa olsun, doğaya dönmek için bir bahaneydi işte.
---
2. Yol Arkadaşı: Duyguların Rehberi Zeynep
O sırada sohbeti duyan Zeynep –Murat’ın eşi– hemen araya girdi:
> “Ben de geliyorum! Siz hep stratejiyle gidersiniz ama mantarlar kalbinizi sever, hesap makinenizi değil.”
Zeynep’in bu cümlesi o kadar zarifti ki, bir anda sohbetin havası değişti. Kadınlar, doğaya bizden farklı bakıyor. Biz erkekler rotayı, hava durumunu, pusulayı düşünürken; onlar toprağın duygusunu, ağacın hatırasını hissediyor.
Cumartesi sabahı üçümüz yola çıktık. Murat’ın elinde haritalar, Zeynep’in elinde termosla kahve… Ben ise sadece eski bir sepet taşıyordum — annemin yıllar önce mantar toplarken kullandığı sepet.
---
3. Ormanın Kalbinde: Sessizlikle Gelen Anılar
Ormana vardığımızda her yer ıslaktı. Yağmurdan sonra güneş hafifçe bulutların arasından sızıyor, ağaç gövdelerinden süzülen damlalar ışıkla dans ediyordu. Ayakkabılarımız toprağa battıkça o meşhur sonbahar kokusu yükseliyordu: nemli yaprak, yosun, çam reçinesi…
Bir süre yürüdük, Murat GPS’le konuşur gibi kendi kendine mırıldanıyordu:
> “Sıcaklık 14 derece, nem oranı %92. Mantar çıkma ihtimali yüksek.”
Zeynep ise yanımda yürürken yere eğildi, küçük bir mantar buldu. Kahverengi şapkasını eline aldı, dikkatle inceledi.
> “Baksana,” dedi, “bu sanki bizi beklemiş gibi. Mantar değil bu, toprağın kalp atışı.”
O an sustum. Çünkü gerçekten öyleydi. Toprak, yağmurla birlikte nefes almıştı.
---
4. Mantar Sadece Bitki Değildir: Bir Ruh Halidir
Ormanda mantar aramak, aslında biraz insan aramak gibiydi.
Bazı mantarlar göz önündeydi, bazıları ise yaprakların altına gizlenmişti. Tıpkı insanların duyguları gibi: kimisi açıkta yaşar, kimisi saklar.
Zeynep bir noktada durdu ve dedi ki:
> “İnsan da toprağa benzer. Kurursa, hiçbir şey büyümez. Ama bir damla şefkat, bir yağmur gibi gelir; sonra kalbinde umut mantarları çıkar.”
Murat o sırada bulduğu mantarları sepetine yerleştiriyor, sessizce gülümsüyordu. Belki de içinden, “Zeynep yine felsefeye daldı” diyordu. Ama ben fark ettim: O bile Zeynep’in sözleriyle derinleşmişti.
---
5. Erkek Zihni: Strateji, Harita ve Kontrol
Murat için bu bir görevti.
Her mantarın yerini not alıyor, fotoğraflıyordu.
> “Seneye bu noktaya geliriz, daha çok çıkar.”
Ona göre doğa, bir sistemdi; ölçülür, planlanır, yönetilirdi.
Ve bu bakış aslında kötü değildi — çünkü doğayı ciddiye almak, ona saygı duymak da bir sevgiydi.
Ama Zeynep’in dünyasında doğa, bir sistem değil, bir sohbetti. Her yaprak, her kuş sesi bir anlam taşıyordu.
> “Murat,” dedi gülümseyerek, “bazen haritayı bırak, toprağı dinle. O seni nereye çağırıyorsa oraya git.”
---
6. Akşamüstü: Sepet Dolu, Kalpler Dolu
Güneş batarken elimizdeki sepetler dolmuştu.
Ama asıl dolan şey, ruhumuzdu.
Ormanda geçirdiğimiz o saatler, bize bir kez daha gösterdi ki, Ekim sadece mantar mevsimi değil; yeniden başlama mevsimiydi.
Zeynep son mantarı bulduğunda şöyle dedi:
> “Biliyor musunuz, bu toprakta sadece mantar değil, anılar da büyüyor. Biz bugün hem çocukluğumuzu hem birbirimizi bulduk.”
Yolda dönerken Murat radyoda hava durumunu dinliyordu, “Yarın da yağmur varmış,” dedi.
Zeynep hemen cevap verdi:
> “Ne güzel. Belki yine çıkarız. Belki yine toprak bizi çağırır.”
---
7. Sonbaharın Sessiz Cevabı
Evet dostlar, sorunun cevabına gelirsek:
Ekim ayında mantar çıkar.
Ama sadece ormanda değil; kalbinizde yer varsa, orada da çıkar.
Çünkü yağmurun toprağa dokunuşu, bazen insana da dokunur.
Ve biz o dokunuşu hissedebiliyorsak, mevsim ne olursa olsun, bir şeyler filizlenir.
---
8. Söz Sizde Forumdaşlar
Peki siz hiç Ekim ayında mantara gittiniz mi?
Yağmur sonrası o toprak kokusunu duyunca sizde neler uyanır?
Mantar ararken hiç kaybolup da kendinizi bulduğunuz oldu mu?
Ve sizce doğaya yaklaşımda gerçekten kadınların sezgisel, erkeklerin ise planlı olması bir fark yaratıyor mu?
Yorumlarınızı merak ediyorum dostlar.
Çünkü bu sadece bir mevsim hikâyesi değil — hepimizin içinde yeşeren bir hatıra aslında.