Ocak ayının Kürtçe ismi nedir ?

Ceren

New member
Ocak Ayının Kürtçe İsmi: Bir Dilin Kalbinden Gelen Hikâye

Bir kış akşamıydı. Kar, pencerenin önünde yavaş yavaş birikiyor, sobanın çıtırtısı odayı dolduruyordu. Rojhat, eski bir defteri karıştırırken sayfaların arasında sararmış bir not buldu: “Çile… Ocak ayının Kürtçe adı.” Bir an donakaldı. Bu kelimenin sıcaklığını, sanki o soğuk geceye inat eder gibi hissetti. İşte o andan sonra başlayan sohbet, köy meydanında ateş başında toplanmış birkaç dostun, kelimelerin köklerine, mevsimlerin anlamına ve insanların ruhuna yolculuğuna dönüştü.

---

Ateşin Başında Başlayan Sorgu

Köyün yaşlılarından biri olan Dayî Hemze, ellerini sobaya doğru uzatırken söze girdi:

— Evlatlar, eskiden Ocak denmezdi, “Çile” derdik. Çünkü o ay, sabrın, dayanmanın, içe çekilmenin zamanıydı.

Yanında oturan Zelal, genç bir öğretmendi. Gözleri parladı:

— Ne güzel bir kelime… “Çile.” Sanki içinde hem acı hem huzur var. Peki, neden “çile”?

Dayî gülümsedi.

— Çünkü kışın ortasıdır, evlat. Toprak donar, su buz tutar, hayvanlar sessizleşir. İnsan, kendine döner. Bu yüzden Kürtler bu aya “Çileya Mezin” der, yani “Büyük Çile.”

---

Erkeklerin Stratejisi: Rojhat’ın Planı

Rojhat, düşünceli bir şekilde sobanın ateşine baktı.

— Peki Dayî, insanlar bu kadar soğuğa rağmen nasıl dayanırdı?

Dayî’nin cevabını beklemeden devam etti:

— Eskiden kadınlar sobayı yakar, çocukları sarar, erkeklerse köyün işlerini planlardı. Benim dedem derdi ki: “Kışın geçmesi için önce aklını ısıtacaksın.”

Rojhat, dedesinin bu sözünü hatırladıkça içinde bir sorumluluk hissi uyanırdı. O, çözüm odaklı biriydi. Köyün gençlerini toplayarak köprü altındaki buzlanmayı önlemek için stratejik bir plan hazırlamıştı. Herkesin görevini belirledi, zamanı ayarladı, adeta bir kış seferberliği ilan etti.

Ama o sırada, planı dinleyen Zelal’ın yüzünde tatlı bir tebessüm vardı.

---

Kadınların Empatisi: Zelal’ın Sözü

Zelal, Rojhat’ın planını takdirle dinledi ama bir eksik hissetti.

— Rojhat, harika bir plan. Ama unuttun galiba, köyde yalnızca erkekler yok. Kadınlar, yaşlılar, çocuklar da var. Herkesin bu çilenin içinde bir payı olmalı, değil mi?

Rojhat durdu, düşündü.

— Haklısın Zelal. Ben hep çözümün akıldan geçtiğini sandım, ama belki de kalpten geçiyordur.

Zelal başını salladı.

— Biz kadınlar “Çile”yi sadece kış değil, sabrın adı olarak biliriz. Bu ayda birbirimize daha çok yaklaşırız, komşuya bir tabak yemek götürürüz, yalnız kimse kalmasın diye çabalarız. Çünkü çile paylaşılırsa kolaylaşır.

---

Bir Kelimenin Derinliği

Sohbet ilerledikçe kelimeler ısınıyor, dışarıdaki soğuğa meydan okuyordu. Rojhat, Zelal’a dönüp sordu:

— Yani “Çile” sadece bir ay değil, bir hal mi diyorsun?

Zelal gülümsedi:

— Evet. “Çile”, insanın kendiyle hesaplaşma mevsimidir. Kürtler bu ayda sessizleşir, sabrı öğrenir. Belki de bu yüzden dillerinde Ocak değil, “Çile” kalmış.

Dayî Hemze söze karıştı:

— Eskiden “Çileya Mezin” biterken “Çileya Piçûk” başlardı. Biri büyük çile, diğeri küçük çile. Yani biri bedenin sabrı, diğeri ruhun sabrıydı. İnsan, her ikisinden geçmeden baharı göremezdi.

---

Köyde Birlik Ruhu

O akşam, Rojhat’ın planı yeniden şekillendi. Zelal’in sözlerinden ilham alarak köydeki herkesin katılacağı bir “Çile Gecesi” düzenledi. Herkes bir şey getirecek, biri hikâye anlatacak, biri yemek yapacak, biri dua edecek.

Gecenin sonunda herkesin elleri ısınmış, ama asıl kalpler birbirine yaklaşmıştı.

Rojhat, o gece Zelal’a sessizce baktı.

— Belki de senin dediğin gibi, stratejinin de bir kalbi olmalı.

Zelal gülümsedi.

— Ve empatinin de bir aklı. İşte o zaman gerçek çözüm doğar.

---

Dil, Kimlik ve Zaman

Sabah olduğunda kar durmuştu. Ufukta pembe bir ışık yükseliyordu. Rojhat, Dayî’nin verdiği eski notu yeniden açtı.

“Çile – Ocak ayı.”

Altına küçük bir not ekledi:

“Bir dil, bir kelimeyle ısınır. Bir halk, sabrıyla büyür.”

O günden sonra köyde herkes Ocak yerine “Çile” demeye başladı. Çocuklar bu kelimeyi duyarak büyüdü, öğretmenler sınıfta anlattı. Çünkü kelimeler sadece ses değil, geçmişin nefesiydi.

---

Çilenin Hikmeti

Aylar sonra, bahar gelince Rojhat yine köprüye gitti. Karlar erimiş, sular özgürce akıyordu. Zelal da oradaydı.

— Görüyor musun? dedi Zelal, “Her çile biter, ama geride bir şey bırakır.”

Rojhat başını salladı.

— Evet, dayanmayı öğretir. Stratejiyle, sabırla, sevgiyle.

Zelal ekledi:

— Ve dilin ne kadar canlı olduğunu hatırlatır. “Çile” kelimesi, bizim kışımızın değil, ruhumuzun aynası.

---

Son Söz: Çile’den Umuda

Forumda bu hikâyeyi paylaşan biri şöyle yazmıştı:

“Bugün ‘Ocak ayı’ dediğimiz o zaman dilimini, atalarımız ‘Çile’ diye adlandırmış. Çünkü kış, sadece soğuğun değil, içsel bir yolculuğun da mevsimiymiş. Erkekler aklın gücüyle çözüm ararken, kadınlar kalbin sıcaklığıyla yaşamı taşımış. Bu yüzden ‘Çile’, hem bir mevsimin hem insanın özüdür.”

Ve belki de bu yüzden her yıl kış geldiğinde, Kürtçe takvimde Ocak ayı “Çileya Mezin” olarak anılır. Çünkü o kelimenin içinde bir milletin direnci, sevgisi ve dayanışması saklıdır.

O akşamın sonunda herkesin aklında aynı cümle yankılandı:

“Çile, soğuğun değil, dayanmanın adıdır.”
 
Üst